Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye 28
Şubat’la İlgili Yaptığı Bir Açıklamasından Dolayı Atılan İftiraya Cevap – O günlerin
tanığı olarak…
Yine kırpılmış videolardan ve tek
bir videodan yola çıkarak birileri iftira atmaya çalışıyor. Birkaç tane de
popüler hesap bunu gündeme taşımış. Tabi 28 Şubat darbesi islami camianın
hassas olduğu bir konu. Çünkü hakikaten özellikle başörtüsü, eğitim hakkı, imam
hatip, kuran kursları gibi konularda büyük zulümler yapılmıştır. Biz de o
günleri yaşamış birileri olarak Alparslan Kuytul Hocamızın o günlerde 28
Şubat’a bakışını çok net biliyoruz. Söz konusu konuşmada Hocaefendi 28 Şubat’ın
çok büyük bir deprem olmadığını söylüyor. Konuşmanın ilerleyen dakikalarında da
neyi kastettiğini detaylı bir şekilde anlatıyor. Yani videonun tamamı
izlendiğinde herkesin hak vereceği şekilde mevzuya açıklık getirdiği görülüyor.
Hocamız çok büyük bir deprem değildi derken, cemaatlerin, vakıfların,
derneklerin yaptığı İslami faaliyetler açısından bir değerlendirme yapıyor. Ve
o dönem çalışmalarına ara verenlere ‘çalışmalarınızı durduracak, ara vermenizi
sağlayacak bir durum yoktu. Korkmayıp, devam etmeliydiniz’ diyor. Hatta bu
durumu, muhataplarından bizzat duyduğu örneklerle anlatıyor. ‘Biz
hizmetlerimizi buzdolabına kaldırdık; uygun bir zeminde tekrar çıkarıp devam
edeceğiz’ diyenlere ‘hizmet et değildir ki dolaptan çıktığında canlı kalsın.
İslami faaliyetler durduğunda, donduğunda ölür; biter’ diye cevap verdiğini
anlatıyor.
Alparslan Kuytul Hocamız, o
dönemin başörtüsü mücadelesinde sembol isimlerden olan Merve Kavakçıya aleni ve
korkusuzca destek vermiştir. Bülent Ecevit’in meclise başörtülü giren Merve
Kavakçı’ya hitaben ‘burası devlete meydan okuma yeri değildir!’ Cümlelerine
mukabil ‘Peki o meclis Allah’a meydan okuma yeri midir?’ diye haykırmıştır.
Dolayısıyla 28 Şubatta yapılan zulümleri en yüksek perdeden kınamış, ancak
İslami çalışmaları devam ettirme noktasında İslami camianın dik duruş göstermesi
gerektiğini de aleni bir şekilde vurgulamıştır.
O dönemi bizzat yaşayan birisi
olarak, bizler de hocamızın bahsettiği durumlara şahit olmuştuk. Çevremizdeki
birçok vakıf, dernek direkt olarak kapatılmadı. Birçoğu kendi kapılarına
kendileri kilit vurdu. (Bazı istatistiklerde 1997-2001 tarihi arasında
kapatılan vakıf sayısının 21 olduğu yazılmaktadır. Oysa 15 Temmuz sonrası
kapatılan vakıf/ dernek sayısı- iç işleri bakanının açıklamasıyla- 1400’ ün
üzerindedir ki bu rakam, Nisan 2018’e kadar olan rakam. Son 9,5 ayı bilmiyoruz…)
Tüm bu değerlendirmeler 28 Şubatı
basit görmek değildir. O günlerde okulumuzdan, işimizden olmuş insanlar olarak,
bu durumları, yaşadığımız zulümleri, travmaları nasıl küçümseriz? Geçirdiğimiz
soruşturmaları, yaşadığımız sürgünleri, işittiğimiz hakaretleri ve akıttığımız
gözyaşlarını nasıl küçümseriz? Ancak söz konusu konuşmadaki mevzu bunlar değil…
İslami faaliyetlere devam edebilme anlamında çok geniş çaplı bir engellemeyle
karşı karşıya kalınmadığı anlatılıyor. Esasında o dönemin köşe yazarlarının
ifadesiyle, 28 Şubat sistemin islami camiaya ‘höt’ demesiydi. İslami camia da
bu korkutmadan fazlasıyla çekinip çalışmaları buzdolabına kaldırdı ve bu
şekilde çalışmalar bitirilmiş oldu. Bunlar o dönemin gerçekleridir. Dolayısıyla
Alparslan Kuytul Hocanın değerlendirmesi REEL bir değerlendirme ve de esasında
kendi camiamıza dönük bir ÖZELEŞTİRİDİR.
Bir de aslında 28 Şubatı bugünle,
son 5 yılda (yoğun olarak da son 2 yılda) yapılanlarla kıyas ettiğimizde çok
büyük bir darbe olmadığı anlaşılacaktır. Son 2,5 yılda 1419 vakıf-dernek
kapatıldı. Belki bundan daha da vahimi binlerce öğrenci evi kapatıldı (sadece
Adana’da 270 ev) Ben 28 Şubat döneminde öğrenci evlerine dokunulduğunu
görmedim, duymadım; tek- tük olduysa da bilmiyorum. O dönem biz de bir öğrenci
evinde kalıyorduk, zerre kadar korkumuz olmazdı, gece gündüz oralardaydık…
Engellemeler bundan 5 yıl önce spor salonlarında yapılan konferanslara izin verilmemesiyle
başladığında, Alparslan Kuytul Hocamız buna o dönem ciddi tepkiler vermişti. ‘Bu
engellemeler konferanslarla kalmayacak daha da ileriye götürecekler’ demişti.
Bugün gelinen noktada evlerde yapılan sohbetlere dahi müdahale edilen bir
döneme girildi. Hocamız bu sürecin başlangıcında adeta feryat ederek
söylemişti: ‘Türkiye’yi 1930’ lu yıllara geri döndürmek istiyorlar. 3 kişi bir
araya gelinse problem çıkan yıllara…’ Dolayısıyla esasında yaşadığımız bu
dönemin mukayesesi 28 Şubatla bile değil, 1930’lu yıllarla yapılmalıdır. Çünkü
bugünkü durum, 28 Şubattan çok daha vahim bir hal arzetmektedir…
Bir de şu acı gerçek önemlidir
ki; 28 Şubat’ın üzerinden 22 yıl geçmiştir ve birçok mağdur cezaevinde yaşlanmıştır.
Bunun 17 yılı bu iktidar döneminde geçmiştir. O dönemle ilgi reel bir
değerlendirmeyi çarpıtarak eleştirmeye kalkanlar, bu acı ve kahredici gerçeği
ya görmezden geliyorlar; ya da bu eleştirilerle birilerinin suçunu bastırmaya,
kamufle etmeye çalışıyorlar. Bugün cezaevindeki 28 Şubat mahkûmları çok açık
bir talepte bulunuyor: ‘Darbe ortamında âdil yargılanmadık; tekrar yargılanmak
istiyoruz’ diyorlar. Ancak 28 Şubat’ın ajitasyonunu yaparak makamlara gelenler,
siyasetçisinden gazetecisine, bu feryatları duymazdan geliyor. Sembolik olarak
birkaç mağdura üst düzey görevler vererek veya birkaç kişiyi cezaevinden
çıkarıp bunun reklamını yaparak, adeta cezaevine gömülüp üzerine beton dökülen
insanların mevzusunun dahi açılmasını istemiyorlar.
Artık İslami camianın, 28
Şubat’ın edebiyatını yapanların laflarına karnı tok. İnandırıcı değiller. Hem adama
sormazlar mı: ‘Madem 28 Şubatta yapılanları bu kadar önemsiyorsun, neden
mağdurlar namına mevcut iktidara açık çağrıda bulunmuyorsun! Bir insanın özgürlüğü
dünyalara bedeldir. Neden onların kurtulması için gerçek bir mücadele ortaya
koymuyorsun! Çünkü iktidarla aran bozulsun istemiyorsun! Çünkü elde ettiğin basit makamın elinden gitmesini istemiyorsun! Sen kendi çektiğin acıları
bile çok çabuk unutmuşsun. Yaşadığı acıları unutanlar, halen acı çekenleri
anlayamazlar ve de hatırlamazlar. Rahatına dalanlar, o günlerde risk alıp faaliyetlere
devam etmek gerektiğini söyleyenlerin de ne demek istediğini anlamazlar,
anlayamazlar. Çünkü onların derdi, davanın değil kendilerinin istikbalidir… Çünkü
makamlar ve rahat hayat adamı sarhoş eder…
selamlar ...💔 💔 💔
YanıtlaSilc s . psklg