23 Temmuz 2019 Salı

25 Yılın Ardından...




Daha dün gibiydi 20 yaşım... Çok büyük bir heyecan ve aşkla örtündüm. Süsten-püsten, basit mutluluklardan bir kararla vazgeçtim. Örtündükten sonra benden vazgeçen arkadaşlarımdan bir süre sonra ben de vazgeçtim. Bu böyledir... Bazı kimseler ve bazı şeyler sizi bırakır bazılarını da siz... Bir şeyleri tam kesmeden kesilemezsiniz; tam bırakmadan sarılamazsınız; kesin ayrılmadan bütünleşemezsiniz... Gözümü-gönlümü Rabbime (rızasına) diktim. Hep 'şimdi O bana bakıyor; O bana bakıyor ya O bana bakıyor...' diye diye dolaşıyordum... Tesettürlülerin birbirine selam vermesine hep gıpta etmiştim (o zamanlar öyleydi, herkes birbirine selam verirdi, vermemişse 'görmedi veya telaşlıydı herhalde' derdik.). Bundan dolayı örtündüğüm ilk gün sırf önüme gelene selam vermek için çarşıya çıktım. 'Selamun aleykum; aleykum selam... ' Ne güzel şey selamlaşmak... Fatih Sultan Mehmet idolümdü :) Dilimde hep: 'yürü ne diye hala oyunda oynaştasın; Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın' marşıyla, adeta ayağım yere basmadan yürürdüm… Hani bir cenk olsa gideceğim o kadar :) Yaşta 20-21 yani tam Fatih'in yaşları... Ve serde cihad ruhu var... Amfide başörtülü olarak en öne oturdum. İnkılap Tarihi Hocası 'bir de en öne oturuyorlar' diyerek zannediyorum benden bahsetti uzun uzun... Üzerimizden bir darbe geçti. 28 Şubat darbesi... Baş örtüsüyle gece nöbetlerinde çalıştığım ilk dakikalar... Ellerimin titrediğini, kalbimin güm güm attığını hatırlıyorum. Bölüm başkanımız olan profesörün çağırıp 'Benden habersiz mi başını örttün, benim annem de örtülü ama siz militanca davranıyorsunuz' sözleri kulaklarımda uğuldamıştı. Bir arkadaşımla beraber iki militan olarak laboratuvara alınmayışımız ve 2 hafta boyunca 'çay odasına (adeta) hapsedilişimiz...Yıllardır tanıştığımız, liseyi yatılı okullarda beraber okuduğumuz arkadaşlarımızın selam dahi vermeyişleri, yollarını değiştirmeleri... Ve arkadaşımla yaptığımız meşhur duamız. Çay odasında mahpusuz, ellerimizi açtık ve dedik ki 'Ya Rabbi bizi hangi bölüme sürgün verecekler bilmiyoruz, ama ne olur şu iki bölüme (bölüm başkanı mason vs. diye duyduğumuz, azılı başörtüsü düşmanı hocaların bölümleri...) vermesinler' Amin amin... Ertesi gün yaklaşık 100 farklı bölümün olduğu hastanede dua ederek istemediğimizi bildirdiğimiz o iki bölüme sürgün verilişimiz... Rabbim o duamıza böyle icab ederek bize ders vermişti. 'Yaptığınız hiçbir fedakarlığı şarta bağlamayın' dersi...

Her gün -neredeyse istisnasız- yasin okuyarak laboratuvara giriyordum ve her daim davetçi olduğumun farkında olarak her fırsatta tevhidi anlatmaya çalışıyordum. İlk başta bize yaklaşmayan, bizi görünce yolunu değiştiren insanlara, gülümseyerek, selam vererek, onlardan daha çok çalışarak, öcü olmadığımızı anlatmaya çalışıyorduk. Daha sonra, namazlarını kazaya bırakan bazı arkadaşlarımız bizden cesaret bulup namazlarını vaktinde eda etmeye başladılar, bazıları namaza başladı, bazıları bizimle başörtüsü mücadelesi kararı aldı. Davet ruhumuzu diri tutmamızı sağlayan ne güzel çileli günlerdi... Ve 6 yıllık mücadeleden sonra artık son yazım, 'memuriyetten atılma' yazısı elime ulaştı. Kendi kendime söz vermiştim, görevden alınma yazım elime geçtiğinde 'elhamdülillah' diyeceğim diye. Öyle de oldu; elhamdülillah... Ayrılırken adeta bir bölük arkadaş otobüs durağına kadar uğurladı, ağlayanlar, sarılanlar, adaletsizliğe söylenenler... Normalde gözü çok sulu olan benim gözümden bir damla yaş akmadı. Otobüse bindiğimde ve o dramatik ortamdan kurtulup, otobüsün kalabalığında ama kendi başıma kaldığımda, yanımdakilerin de duyacağı bir ses tonuyla, ikinci sözümü verdim: Onları beni görevden aldıklarına pişman edeceğim. Hayatımın en verimli saatlerini, mesai saatlerimi, Senin yoluna hasredeceğim; bundan sonra Senin için yaşayacağım Ya Rabbi…' Halen bu sözü tutma çabasındayım ve hayatımın bir anında bile (ki benim için asıl imtihanlar görevden alındıktan sonra başladı ve uzun süre devam etti...) memuriyet hayatımı bıraktığım için pişman olmadım. Rabbimin yolunda yaptığım bu küçük fedakarlığın O'nun rahmetini celbetmesinin ümidi ve duasındayım.  
            Benim için hayat 1994 yılında başladı. Sanki o yıl doğdum. Şimdi sene 2019 ve üzerinden tam çeyrek asır geçti. 25 yıl. Yaş oldu 45. Nasıl geçti? Bilmiyorum ama 'su gibi geçti' klişe cümlesi tam oturuyor. Bir taraftan her şey sanki dün gibi; bir taraftan sanki hep bu yaştaymışım. Karışık duygular... Okumalarla, anlatmalarla, dinlemelerle, koşuşturmalarla, dertlenmelerle- dertleşmelerle, hayallerle- hayal kırıklıklarıyla, stresle- huzurla ama olabildiğince heyecanla ve aktiflikle geçen 25 yıl... Sonsuz şükür. Geçenlerde bir arabanın arkasında okudum: 'Yaptıklarımdan pişman değilim; aklım yapmadıklarımda...' Aynen öyle. Elbette yaptığım bazı şeylerden de pişmanım ancak, Allah için yaptığım, Allah yolunda yaptığım hiç bir şeyden (o şey benim dünyevi anlamda aleyhime olsa da) asla pişman değilim! Ama yapamadığım veya ihmal ettiğim şeylerden dolayı üzgünüm.
Bilmiyorum bunları neden yazdım ama, talebelerime ara ara anlattığım kısa hatıraların yazılı da kalmasını istedim zannediyorum. Fırsatım olursa ara ara, bu 25 yıldan bazı anekdotları, hatıraları yazmaya ve paylaşmaya devam edeceğim inşallah.  


10 yorum:

  1. Yaş itibariyle 28 Şubata şahit olamamış olmamı bir eksiklik olarak kabul ederdim hcm. Ama yazdıklarınızdan ve anlattıklarınızdan anlıyorum ki takvimin kara yaprağı 28 Şubatta takılı kalmış. Bizi ruhen sürmeye çalışıyorlar, gitmeyeceğiz.

    YanıtlaSil
  2. İnşallah bizedw nasip olur 25 yıllar Hcm

    YanıtlaSil
  3. Şu an gözlerim yaşlar doldu.. Yaşadıklarımın kokusunu hissettim adeta, yandı içim cız etti Allah'ın emrine isyan edenlere sessiz kalan yığınlara..
    İyiki seni tanıma şerefine nail olmuşum hocam..
    Ben 10 yaşında başımı örttüğümü söylediğimde iç çekişini ve ne kadar şanslısın deyişinizi hiç unutmadım..

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. İyi ki yazdınız hocam.siz yazın ki bize yolumuzu aydınlatan ışık olsun,yolumuza konacak engelleri aşmada yol gösterice olsun.bende örtünmek için gec kalmışım hatta sizden daha geç ama şimdi şükrediyorum ki sizleri tanıyorum.Allah siZden razı olsun.

    YanıtlaSil
  6. Iyiki yazmışsınız hcm duruşunuz ve azminiz bizi daha çok güçlendiriyor.

    YanıtlaSil
  7. Tüm sevdiklerimizle,tüm değer verdiklerimizle imtihan olacağız. Ta ki Allah'ın ,Rasulü'nün,ve Allah yolunda mücadelenin bizim için en mühim ve vazgeçilmez olduğunu ispat edinceye kadar... Bizi yazınızla aydınlattığınız için saolun.Yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  8. Yüreğinize kaleminize sağlık hocam.. Rabbim vazgeçişlerinizi bilmekte ecrinizi kat kat verecektir elbet ...

    YanıtlaSil
  9. Bizi o günlere götürdünüz. Allah razı olsun

    YanıtlaSil