14 Temmuz 2021 Çarşamba

ATAMIZ HZ. İBRAHİM (ALEYHİSSELAM)

 


Hz İbrahim’in adı anılınca öyle çok şey gelir ki akla. Öncelikle de yaşadığı büyük ve envai çeşit imtihanlar…

Yaklaşık 200 yıllık hayatında neredeyse her çeşit imtihanı yaşamış ve Allahcc’’ın izni inayetiyle bu imtihanlardan başarıyla geçebilmiştir.

Hz. İbrahim denilince akla sabır, tevekkül, teslimiyet, fedakarlık ve daha nice ulvi meziyet gelir.

Hz Nuh hariç diğer 3 Ulul azm peygamberin atası olan İbrahim(AS), bu özelliği ile insanlığın kahir ekseriyetini oluşturan semavi din mensuplarının sevdiği atası konumundadır. Rabbimiz nasıl ki tufan ile ikinci Adem sayılan Hz. Nuh’u atamız eylemiş, din konusunda da Hz. İbrahimi atamız eylemiştir. Kuranı Kerim’in birçok yerde ‘atanız İbrahim’ ve ‘milleti İbrahim (İbrahim’in dini)’ ifadeleriyle dünyadaki 3 büyük dinin mensupları ata- soy olarak da din olarak da İbrahim(as)’da buluşturmaktadır. Bununla ilgili Rabbimiz Teala şöyle buyurur: 

‘Kul sadekallâhu fettebi’û millete ibrâhîme hanîfen vemâ kâne mine-l müşrikîn…’ De ki: 'Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi.' (Ali imran 95)

Rabbimiz Hz. İbrahim’in dininin de İslam olduğunu bildirerek tüm insanlığı İslam’a davet ederek şöyle buyuruyor:

‘Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi 'müslümanlar' olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye…’ (hac 78) 

Hz İbrahim, hem büyük insanlık ailesinin atası olarak hem de kendi küçük ailesine gösterdiği ihtimamla örnek bir peygamberdir. Onun hayatını okuyan, bir insanın, ehl-u ıyalinin şirke düşmemesi için, namazı sürekli kılanlardan olması için, ahirette ailece bağışlananlardan olması için nasıl mücadele ve dua etmesi gerektiğini anlar.

Genç yaşta peygamberlik verildiğinde, ilk tebliğini, hem Nemrud’un yanında görevli olan, hem de put satıcısı olan babasına yapıyor. Evladın ataya tebliği zor işlerdendir ki, her kelimeye her söze dikkat etmek gerekir. Hz. İbrahim’in Kur’an’da geçen ifadelerinde babasını tevhide davet ederken gösterdiği ihtimam öyle açıktır ki. "Kitapta İbrahim’i de an. Çünkü o, sıtkı bütün bir peygamber idi. Bir vakit, babasına şöyle demişti: Babacığım, işitmez, görmez, sana hiç bir faidesi olmaz şeylere tapıyorsun. Babacığım, bana muhakkak ki sana gelmeyen bir ilim gelmiştir. O halde bana uy da seni dümdüz bir yola çıkarayım. Babacığım, sakın şeytana tapma. Çünkü şeytan Rahman’a asi olmuştur. Babacığım! Doğrusu ben, bu gidişle o Rahmân’dan sana bir cezanın gelip dokunmasından ve neticede şeytana tam bir dost olmandan korkuyorum. (Babası) Demişti ki: 'İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git.'(İbrahim:) 'Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır' dedi. 'Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım.'(Meryem- 41/48)

Yüce Peygamberin, eşi ve çocuğunun da bazı hakikatleri anlaması için gayret ve fedakarlıklar gösterdiğini görüyoruz. Eşini ve çocuğunu çölün ortasına bıraktığında, onların bu fedakarlıkla çok şey öğreneceklerini ve yükseleceklerini bilmekteydi: ‘Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, namazı dosdoğru kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler.(İbrahim 37)

Teslimiyet denilince akla Hz. İbrahim gelir. Ancak sadece o mu gelir? Elbette hayır; Hz. Hacer, Hz. İsmail de gelir. İbrahim(as)’ın Hz. Hacer’i bırakırken bir açıklama yapmaması, onu kayıtsız şartsız, açıklamasız teslimiyete ulaştırmak içindir. ‘İkna edilmişlerle yola çıkılmaz’ diye bir söz vardır; aynen öyle, açıklamalar yapıldıktan sonra herkes ‘tamam’ diyecektir; ancak bu kabul geçici süreliğine olacaktır. Çünkü böyle bir insan teslimiyet ve tevekkül eğitiminden geçememiş, inanma ve emin olma noktasına gelememiştir. Küçücük bebeğiyle kuş uçmaz kervan geçmez çöllere bırakılan Hz Hacer, tek soru sordu: Ey İbrahim bunu sana Rabbim mi emrediyor? Hz İbrahim ‘evet’ deyince Hz Hacer: O halde Allah bizi zayi etmez dedi. Teslimiyeti en güzel hangi cümle anlatıyor derseniz Hacer’in bu cümlesi derim: O halde Allah bizi zayi etmez.

İbrahim(as)’in kıymetli, gözler aydınlığı oğlu İsmail(as) ise teslimiyette zirvededir. Rabbi ibrahim’e rüyasında ‘oğlunu kesmesini’ söylediğinde Hacerin oğlu İsmail: ‘Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah, beni sabredenlerden bulacaksın.”

Anne- baba teslimiyetin zirvesinde olunca evlat da böyle zor bir konuda böyle tarihi bir cevap verebiliyor. O hem İbrahim’in hem Hacer’in oğlu… Salâtü selam cümlesinin üzerine olsun.

Hz. İbrahim denilince hem müthiş bir zekâ, hem de aklının mutmain olmasını isteyen ve karşısındakini aklen de mutmain etmeye çalışan bir peygamber çıkıyor karşımıza.

Önce kendi aklını çalıştırmış, düşünmüş, Allah’ı arama yolunda adeta cehdetmiştir. Yıldıza, Aya, Güneşe bakıp kaybolduklarını gördükten sonra ‘kaybolanları sevmem’ demesi ne kadar basit ve net bir şekilde yaratıcının varlığına götürür insanı. 'Kaybolanları sevmem!’ Ne çok ihtiyacımız var bu cümleyi anlamaya. Her şeyin eninde sonunda kaybolduğu şu dünyada ‘kaybolanları sevmem; yani bugün veya yarın kaybolup gidecek olanları kalbime koymam. Tüm kaybolanlar; taştan ilahlar, etten ilahlar, ideolojiler acizdir; ben Aziz, Hay Ve Kayyum olan Rabbimi severim, Ona itaat ederim’ diyebilmek, ne diri ve taze bir imandır. Yine düşünen, kafasını yoran Hz. İbrahim’in ‘dirilişe’ dair soru sorduğunu görüyoruz: ‘Hani İbrahim: 'Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster' demişti. (Allah ona:) 'İnanmıyor musun?' deyince, 'Hayır (inandım), ancak kalbim mutmain olsun istiyorum' dedi.

Hz. İbrahim’in bu yönünü insanları hak dine davet ederken de görüyoruz. Tarih boyunca dillerde dolaşan, Kuran ile de doğruluğu tasdik edilen, meşhur hadise buna örnektir. Genç bir delikanlı iken puthanedeki tüm putları baltasıyla kırıp baltayı en büyük putun boynuna astı ve kim yaptı bunu denildiğinde ‘büyüğüne sorun o söylesin’(Enbiya 63) demişti. Putların acziyeti ancak bu kadar net ve akılcı anlatılırdı. Yine Nemruta karşı: ‘Allah güneşi doğudan doğuruyor haydi sen de batıdan doğur’(Bakara:258) diyerek Nemrud’un şaşırıp kalmasını sağlayan Hz. İbrahim…

İbrahim(as)’a baktığımızda ahlaki açıdan da çok özel bir insan karşımıza çıkıyor. Nemrud’un dağlar gibi büyük ateşi karşısındaki sabrını- tevekkülünü anlatmaya kelimeler yeterli olabilir mi?

Cömertlik denilince akla gelen peygamberdir Hz. İbrahim. Taberi’de geçen rivayete göre, 3 günlük yola adam gönderir, herhangi bir yolcu varsa gelsin yemek yesin, dinlensin isterdi. Bu durum cömertlikte zirvedir. Bugünkü insanların anlayacağı bir cömertlik değildir bu. Cömertliği birçok insan anlatır ama aslında onun ruhundan öyle uzaktır ki. Efendimiz için de tarif edilen budur: Sanki bitmeyecekmiş gibi veriyordu. Hz İbrahim’in cömertiğinin tarifi aynen böyledir. Çünkü bu kıymetli peygamberler bilmektedirler ki Kerim olan Rabbimiz ‘şükrederseniz arttırırım’ buyuruyor…

Rabbimiz Teala buyurur: ‘… Doğrusu İbrahim evvah ve halim idi’ (Tevbe 114) ‘Evvah’ yani çok âh edip üzülen demek. Hz. İbrahim insanların hakikati anlamamalarına çok üzülür, onların günahlarından ve kötü akıbetlerinden dolayı gözyaşı dökermiş. Bugün hem iman etmeyen milyarlar için, hem de kanları ve gözyaşları sel gibi akan Müslümanlar için İbrahim gibi evvah olan müslümanlara ihtiyaç var. Maalesef acı veya tatlı herkes kendi hayatını yaşıyor. Kalbi ince, gözü yaşlı, İbrahim yürekli olmaya çok ihtiyacımız var. Ümmet olarak hiç olmazsa acılarda buluşabilsek vahdetten bahsetmeye yüzümüz olur.

Hz. İbrahim deyince akla ciğerden yaptığı dualar gelir. Kuran’da en çok duası nakledilen peygamberdir Öyle çeşitli konularda dua eder ki, o dualar Onun hem yaşadığı imtihanları hem de iyilikle dolup taşan yüreğini izhar eder.

Seksen küsür yaşına kadar çocuğu olmamıştır. Hayırlı bir evladı olmasını öyle çok ister ki. Bugün çocuğu olmayan veyahut da çocukları hayırlı olsun isteyen insanlara tavsiye edilen meşhur, güzelim duasını söyler: 'Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, göz aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl,' (Furkan 74)

Hz Peygamberin gönderilmesi için de özel olarak dua etmiştir. Bu sebeple Efendimiz(sav) ‘ben atam İbrahim’in duasıyım, kardeşim İsa’nın müjdesiyim, annemin de rüyasıyım’ buyurur. Kuranda geçen duada Hz. İbrahim(as): ‘Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin’. Der. Hamdolsun Atamız İbrahim(as)’ın duası kabul oldu, alemlere rahmet olan Hz. Peygamber(sav) gönderildi ve hamdolsun bizler de Onun ümmetinden olduk. Salatu selâm hepsinin üzerine olsun. Rabbim bizi atamız Hz. İbrahim(as) ve Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)’in ahlakıyla ahlaklandırsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder