17 Mart 2020 Salı

Bu Dünyadan Benim Babam Geçti

     Bugün 17 Şubat 2020. Babamı kaybedeli tam 33 yıl oldu. Sanki dün gibi, sanki bir asır evvel...Zaman nasıl bir mefhum, anlaması çok zor. Günleri, ayları, yılları sayıyoruz ama, hesapladığımız şey zaman olunca kuru zeka yetmiyor idrak etmeye... Gencecik bir milli eğitim müdürü, esasında edebiyat öğretmeniydi. O zaman eğitimciler gerçek eğitimciydi. Sokak lambalarında ders çalışarak Kozan'ın tarihi kara lisesini, daha sonrada Edebiyat Fakültesini bitirmiş. 6 erkek çocuğunun en küçüğü, dedesi Çanakkale şehidi, babası o şehidin tek yadigarı Kuş Ali. Dedem, babası şehit olup yetim kaldığında, annesi tek çocuğu olan dedemi 'kuşum' diye severmiş. Annelerin tek çocukları onların biricik kuşudur zaten...
     Babasından 1 yıl sonra, Dedesinin ölümünü 18 Mart (Çanakkale zaferi) sayarsak ondan da 1 gün önce (tarih olarak değil elbette, gün olarak) vefat etmiştir.
     Hayatımızın anlamıydı babam.Sabahları onun terennümleriyle uyanırdık. Çok güzel bir sesi vardı. Sanki bugün gibi kulağımda...
     Bazen bir doğum bir tohum gibidir; bazen de bir ölüm... Sevdiğini kaybedersin, o toprağa gömülür, kıyamet günü yeşermek üzere. Bazen de o tohum senin yüreğine atılır senin kıyametin olan ölümüne kadar yaşamak üzere...
      Bazen bir baba yaşarken ölür; bazen bir baba ölse de yaşar. Geçen haftalarda bir genç kardeşimizin atıfta bulunduğu 'Şeker Portakalı' nı yeni okudum. Kitabın kahramanı Zeze, Portuga kendisine sarılırken der ki: 'Portuga, ben babamı kalbimde öldüreceğim'...
     Siz bilir misiniz bir çocuğun babasının mezarından aldığı toprağı okul önlüğüne koyup arada bir ona dokunmasının ne demek olduğunu... Yaşamazsanız bilmezsiniz...
     Babası ölenler başkadır benim nazarımda. Kendimi onunla aynı yaranın sahibi gibi gördüğümden midir bilmem yakın bulurum... Efendimiz bu yönden de benim dert ortağım gibidir. Rabbim elbette Ona acının katmerlisini yaşatmıştır ki; örnek olsun diye tüm dertlilere...
      Sosyal medyada babasını kaybeden birisi paylaşmıştı: Geçen gün uzun süredir karşılaşmadığım bir arkadaşımla karşılaştım, bana dedi ki: Biliyor musun babamı kaybettim; tam 3 yıl oldu. Artık benim de yıllar geçse de unutamadan vereceğim taze acı bir haberim var... Evet, ben de bazen yeni tanıştığım sonra samimi olduğum bir insana 'biliyor musun babamı kaybettim; 33 yıl oldu'  diyesim geliyor. Çünkü benim de acım hep taze.
       Geçen hafta babamdan bana kalan, ortaokulda okuduğum kitapları bir karıştırayım dedim. Hem ilk Türk romanı olan hem de okuduğum ilk roman olan 'Denizci Hasan'ı, Balzac'ın 'Goriot Baba'sını, Varlık yayınlarının derlediği 'Büyük Kompozitörlerin Hayatı' kitabını, Halide Nusret'in 'Bir Devrin Romanı' nı, Ziya Gökalp'in Kızıl Elma'sını, Puşkin'in 'Yüzbaşının Kızı'nı ve Safahat'ı ... Kitapları karıştırırken içlerinden 1 mektup, 2 şiir çıktı. Dünyalar benim oldu. Sevgili babamın inci gibi el yazısına dokundum, ağladım ağladım... Üniversitedeyken yazılan şiirler... 50 sene önce yazılmış, hiç benden bahsetmeyen ama sanki bana yazılmış şiirler... Sonra aklıma ben de kitaplarımın arasına notlar bırakayım, belki ileride oğlum da benim kitaplarımı karıştırır ve beni yâdeder diye düşündüm...
       Annem babama sadakatle geçen 33 yılın ardından, her sene olduğu gibi bu sene de hatimini indirdi, aşkla, muhabbetle duasını yaptı... Her zaman: 'Benim sevdiğim orada beni bekliyor' der. Okuduğu Kur'andan onun haberdar olacağı düşüncesi onu çok mutlu ediyor.
       1987 yılının yağmurlu bir Mart gecesinde vefat ettiğinde binlerce insan uğurladı babamı. Bu genç yaşta ve ani gelen ölümün ardından şiirler, ağıtlar yazıldı...
       Hamdolsun... Her çocuğa babası mükemmel gelir... Ben, babamın mükemmel olduğunu iddia etmiyorum. Ama çalışkanlığıyla, dürüstlüğüyle, merhametiyle, işindeki titizliğiyle, bize olan sevgisiyle ve en önemlisi bazı İslami konulardaki hassasiyetiyle, benim nazarımda bambaşkaydı. İnşaallah Rabbim nazarında da kıymetlidir. İnşaallah Rabbim mekanını cennet eylesin. Bizi ahirette Cennet-i Ala'da buluştursun... Babası yaşayan arkadaşların babalarına hayırlı uzun ömür, ölenlere ise rahmet diliyorum.






 






5 yorum:

  1. Kaleminize ,yüreğinize sağlık Hocam.Ben de babamı kaybedeli 3 yıl oldu,yazınızı okuyunca değil 3 yıl 33 yıl geçse dahi acısının hep dün gibi;özleminin ise bâki kalacağını hissettim.Babamın vefatından sonra taziyeye gelen genç arkadaşlara ,Babanız hayattayken ona sımsıkı sarılın ve onu ne kadar sevdiğinizi söyleyin hatta hemen eve gidince yapın bunu demiştim,babam hayattayken ben tapardim ara ara ama daha cok yapmış olmayı isterdim,Babanızın veAhirete göçmüş tüm Babalarımızın mekânı cennet olsun inşaallah,Hüznün olmadığı yerde yeniden buluşabilmek duamız, vesselam

    YanıtlaSil
  2. Babam sağ elhamdülillah bu yazıyı babamla paylaşacağım duygularınızı paylaştığınız için teşekkür ederim hocam

    YanıtlaSil
  3. Ne mutlu sizin babanıza.Geride böyle bir evlat bırakmak her babaya nasip olmaz.Rabbim yattığı yeri nur etsin, merhametiyle muamele etsin inşallah

    YanıtlaSil
  4. Beni etkileyen bir yazı daha..Yine çok duygulandım.
    Babalarımızın değerini bilmek lazım..Allah onlara hayirli ömürler,babanıza da rahmet eylesin..

    YanıtlaSil
  5. Allah rahmet eylesin Ben de babasına cok düşkün olan bir kız evladıyım cok seviyorum Rabbim hayirli ömürler versin

    YanıtlaSil