İstanbul
seçimleri üzerine objektif bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. Bu objektif
bakışı, güncel siyasete olan mesafemiz ve herhangi bir partiyle irtibatlı
olmama durumumuz sağlayacaktır zannediyorum.
Evet, İstanbul
seçiminde sol kazanmadı. Bu seçim sonucunun, sadece sayısal veriler üzerinden
gidilerek, solun yükselişi, sağın çöküşü olarak değerlendirilmesi, sosyolojik,
objektif ve gerçek bir değerlendirme olmaz.
Aslında
Türkiye’de ve dahi dünyanın bazı ülkelerinde ideolojilerin ciddi anlamda söylem
değiştirdiğine şahitlik ediyoruz. Biz buna ‘postmodern dönem ideolojiler’ veya
‘ideolojilerin çöküş dönemi’ diyebiliriz. Sol/ sosyalist ideolojiye
baktığımızda, kuruluşunda ve palazlanma döneminde ortaya koyduğu bazı temel
ilkeleri, en azından görüntüde, bir kenara bıraktığını görüyoruz. Sosyalizmde dine bakış (çok çeşitlilik olsa da) ciddi anlamada problemlidir.
Sekülerizm1 sosyalizmin temel ilkelerindendir. Türkiye solu da
bugüne kadar bu temel ilkeye oldukça bağlı kalmıştır. Gelen herhangi bir
iktidar, dinin özellikle kamusal alanda yaşanmasına dönük bir girişimde
bulunduğunda, karşısına ilk çıkanlar, katı laik solcular olmuştur. Hatta
kendilerini ‘laikliğin teminatı’ olarak görmektedirler. Ancak son 5 yıldır
Türkiye’de sol cenahın en güçlü partisi olan CHP’nin katı laik söylemleri bir
kenara bıraktığını ve kemalizmi de adeta gözümüze sokar gibi mevzu etmediğini
görüyoruz. Özellikle son seçimlerde ‘halkımız müsterih olsun, dindarlara saygı
duyacağız; kimsenin kılık kıyafetine karışmayacağız, İmam hatipleri kapatmayacağız’
gibi ifadeleri defaatle söylemişlerdir.(Her ne kadar zaman zaman bunu aksi bir
takım söylemlerde bulunanlar olsa da, genel siyaset, ılımlı laik siyasettir)
‘Sol bu noktaya
neden ve nasıl geldi’ sorusunun cevabı çok önemli. Türkiye solu şunu gördü, her
ne kadar Cumhuriyetin kuruluşunda dindarlara büyük baskılar hatta kıyımlar yapılmış
olsa da, bu toprakların insanları, dini yaşantıya dair taleplerinden vazgeçmedi
ve dini argümanlara göre konuşan veya yaşamanın önünü açacağını iddia eden
siyasileri her daim destekledi. Türk solu bu gerçeği kuruluşundan neredeyse 90
sene sonra anladı veya anlamış gibi görünüyor.
Dolayısıyla
sosyalist ideoloji, kendi temel ilkelerinden olan laiklikten taviz vermeye
başladı. Çünkü insan fıtratı dine temayüllüdür ve bundan dolayı dini
söylemlerle vaadlerde bulunanları destekleyecektir. Aslında tüm beşeri
ideolojiler dini, handikap gibi görür. Yani din, '(eski ifadeyle) terakkinin ve dahi
aydınlanmanın önünde engeldir' denilir. Bundan dolayı dinle, dindarlıkla, dine
yönelişlerle mücadele ederler ve sürekli‘dinlerin dönemi bitti’ mesajını vermeye çalışırlar. Bugün gelinen noktada bu bitiş ilanlarının göstermelik olduğunu, hakikatte dinin insan üzerindeki tesirinin bir gerçek olduğunu ve bunun da anlaşılmaya başlandığını söyleyebiliriz. Ve bir bitiş
ilanı verilecekse bu, ideolojilerin iflasının ilanı olmalıdır diyebiliriz. Çünkü bir
ideoljinin kendi temel ilkesinden taviz vermeye başlaması o ideolojinin çökmeye
başladığının en büyük emaresidir.
Son seçimlerde
ortaya çıkan tablo, her ne kadar sol bir parti olan CHP’nin yükselişi gibi
görünse de, kendi ilkelerine bağlı kaldığı müddetçe sittin sene iktidar
olamayacağını anlayan ve bu ilkelerden ödün verince kazanmaya başlayan bir
partinin yükselişidir. Yıllardır sağ partilerin uyguladığı taktiği yeni
keşfeden, yani dini söylemleri ve motifleri kullanarak halkı etkilemeye çalışan
ve bu şekilde kazanmaya başlayan bir partinin yükselişidir. Seyyid Kutub Fizilal'de bu durumla ilgi çok enteresan ve isabetli bir tespitte bulunur ve der ki: 'Bâtıl ayakta kalmak için hakka dayanır'. Köksüz olan ideolojiler de yıkılacaklarını anladıklarında hakka dayanarak ayakta kalmaya çalışırlar; bugün olan durum budur.
Özetle, Türkiye
solu özelinde tarihi günleri yaşıyoruz. Ana ilkeleri olan laiklikten ve dahi
milliyetçilikten (CHP’nin 6 okundan birisi ‘laiklik’ diğeri
‘milliyetçilik’tir) ödün vererek, gerek dindarların gerekse de kürtlerin oyunu
alan bir partinin başarısına şahitlik ediyoruz. Bu durum şunun ilanıdır: Biz
kendi ilkelerimizle toplumu etkileyemiyoruz; biz kendi ilkelerimize bağlı kaldığımız
müddetçe halkın teveccühünü kazanamadığımızı anlamanın acziyeti içerisindeyiz;
biz ilkeler anlamında yeniliyoruz! İşte CHP’nin yaşadığı durum sol ideolojinin kaybetmesi, soldan taviz veren partinin yükselmeye başlaması; yani 'başarının içinde
yenilgi' durumudur...
Bir de elbette 'İş-aş! Adalet! Özgürlük! çığlıklarının atıldığı bir memlekette bu konuda vaadlerde bulunan bir partinin kazanması ve tüm bu durumlara sebep olan partiye tepki gösterilmesi normal bir durumdu ve bu yaşandı... İktidarın 15 Temmuz bahanesiyle cemaatlere ve dindar kesime dönük uyguladığı kıyım projesi ve CHP'nin de bunu dile getirmesi seçimi kazanmasında önemli bir etken olmuştur ve dindarlar, tarihte görülmemiş şekilde, sol bir partiye destek vermiştir. Yani yine mesaj, bugünün Türkiyesinde, daha çok dindarların yaşadığı adaletsizliği, engellemeleri ve zulmü kaldırmaya dönük mesajlar olarak verildi. Dindar kesim de bu mesajı pozitif bir mesaj olarak algılayıp sola destek verdi. İslami kesim açısından bu durumun oluşturduğu sıkıntılar, çelişkiler diğer yazıda anlatılacak uzun mevzular...
LGBT yürüyüşlerine belediyelerin resmi sosyal medya hesaplarından destek vermesi ve CHP'nin dindar halkın tepkisini göze alarak kurumsal olarak bu ahlaksızlıkları desteklemesi de önemli bir konudur. Bu durum CHP'nin ciddi anlamda ideolojik bir karmaşa yaşadığını, kime yaranacağını şaşırdığını, gel-gitler yaşadığını ortaya koyuyor. Dini hassasiyeti olan ve seçimlerde de hedef kitle olarak gördükleri büyük kitleye mi, dini reddeden azınlık ama tesirli kitleye mi hitap edecek veya bu dengeyi nasıl kuracak? Önemli ve onlar açısından cevabı zor olan soru bu. Bu durum sol ideolojik bir partinin içine girdiği çıkmazın izharıdır.
LGBT yürüyüşlerine belediyelerin resmi sosyal medya hesaplarından destek vermesi ve CHP'nin dindar halkın tepkisini göze alarak kurumsal olarak bu ahlaksızlıkları desteklemesi de önemli bir konudur. Bu durum CHP'nin ciddi anlamda ideolojik bir karmaşa yaşadığını, kime yaranacağını şaşırdığını, gel-gitler yaşadığını ortaya koyuyor. Dini hassasiyeti olan ve seçimlerde de hedef kitle olarak gördükleri büyük kitleye mi, dini reddeden azınlık ama tesirli kitleye mi hitap edecek veya bu dengeyi nasıl kuracak? Önemli ve onlar açısından cevabı zor olan soru bu. Bu durum sol ideolojik bir partinin içine girdiği çıkmazın izharıdır.
NOT: Bu yazımız seçim değerlendirmesinde sol cenahın tahlili. Kaybeden bir diğer taraf olan İslami kesimin değerlendirilmesi ise, ilerleyen günlerde paylaşacağım 2. bölümde olacak (inş). O cenahta kayıp daha büyük ve enteresan durumlar yaşanıyor... Bir de kaybetmeyen ama kaybetmiş gibi gösterilen bir kesim var ki; İslamcılar... Anlatacağız inşaallah.
Merakla devamını bekliyoruz hocam...
YanıtlaSilAllah razı olsun hocam gerçekten "objektif "tabirine çok yakışır bir yazı olmuş yine devamını sabırsızlıkla bekliyorum. ��
YanıtlaSilAllah razi olsun hocam cok dogru bir durum tesbiti olmus
YanıtlaSilAllah razı olsun hocam merakla yazının devamını bekliyorum.
YanıtlaSilAllahrazı olsun hocam. Diğeryazınızı da merakla bekliyorum.
YanıtlaSilAllah razı olsun hocam Gerçekten objektif bir değerlendirme olmuş.Devamını sabırsızlıkla bekliyoruz
YanıtlaSilSol kazanarak kaybediyor.. Güzel yazı
YanıtlaSil