Daha dün gibiydi
20 yaşım... Çok büyük bir heyecan ve aşkla örtündüm. Süsten-püsten, basit
mutluluklardan bir kararla vazgeçtim. Örtündükten sonra benden vazgeçen arkadaşlarımdan bir süre
sonra ben de vazgeçtim. Bu böyledir... Bazı kimseler ve bazı şeyler sizi bırakır
bazılarını da siz... Bir şeyleri tam kesmeden kesilemezsiniz; tam bırakmadan sarılamazsınız; kesin ayrılmadan bütünleşemezsiniz... Gözümü-gönlümü
Rabbime (rızasına) diktim. Hep 'şimdi O bana bakıyor; O bana bakıyor ya O bana
bakıyor...' diye diye dolaşıyordum... Tesettürlülerin birbirine selam vermesine
hep gıpta etmiştim (o zamanlar öyleydi, herkes birbirine selam verirdi,
vermemişse 'görmedi veya telaşlıydı herhalde' derdik.). Bundan dolayı
örtündüğüm ilk gün sırf önüme gelene selam vermek için çarşıya çıktım. 'Selamun
aleykum; aleykum selam... ' Ne güzel şey selamlaşmak... Fatih Sultan Mehmet
idolümdü :) Dilimde hep: 'yürü ne diye hala oyunda oynaştasın; Fatihin
İstanbul'u fethettiği yaştasın' marşıyla, adeta ayağım yere basmadan yürürdüm… Hani
bir cenk olsa gideceğim o kadar :) Yaşta 20-21 yani tam Fatih'in yaşları... Ve serde cihad ruhu var... Amfide başörtülü olarak en öne oturdum. İnkılap Tarihi Hocası 'bir de en öne
oturuyorlar' diyerek zannediyorum benden bahsetti uzun uzun... Üzerimizden bir
darbe geçti. 28 Şubat darbesi... Baş örtüsüyle gece nöbetlerinde çalıştığım ilk dakikalar...
Ellerimin titrediğini, kalbimin güm güm attığını hatırlıyorum. Bölüm başkanımız
olan profesörün çağırıp 'Benden habersiz mi başını örttün, benim annem de örtülü
ama siz militanca davranıyorsunuz' sözleri kulaklarımda uğuldamıştı. Bir
arkadaşımla beraber iki militan olarak laboratuvara alınmayışımız ve 2 hafta
boyunca 'çay odasına (adeta) hapsedilişimiz...Yıllardır tanıştığımız, liseyi
yatılı okullarda beraber okuduğumuz arkadaşlarımızın selam dahi vermeyişleri,
yollarını değiştirmeleri... Ve arkadaşımla yaptığımız meşhur duamız. Çay
odasında mahpusuz, ellerimizi açtık ve dedik ki 'Ya Rabbi bizi hangi bölüme
sürgün verecekler bilmiyoruz, ama ne olur şu iki bölüme (bölüm başkanı mason vs.
diye duyduğumuz, azılı başörtüsü düşmanı hocaların bölümleri...) vermesinler'
Amin amin... Ertesi gün yaklaşık 100 farklı bölümün olduğu hastanede dua ederek
istemediğimizi bildirdiğimiz o iki bölüme sürgün verilişimiz... Rabbim o
duamıza böyle icab ederek bize ders vermişti. 'Yaptığınız hiçbir fedakarlığı
şarta bağlamayın' dersi...
Her gün
-neredeyse istisnasız- yasin okuyarak laboratuvara giriyordum ve her daim
davetçi olduğumun farkında olarak her fırsatta tevhidi anlatmaya çalışıyordum.
İlk başta bize yaklaşmayan, bizi görünce yolunu değiştiren insanlara, gülümseyerek, selam vererek, onlardan
daha çok çalışarak, öcü olmadığımızı anlatmaya çalışıyorduk. Daha sonra,
namazlarını kazaya bırakan bazı arkadaşlarımız bizden cesaret bulup namazlarını
vaktinde eda etmeye başladılar, bazıları namaza başladı, bazıları bizimle
başörtüsü mücadelesi kararı aldı. Davet ruhumuzu diri tutmamızı sağlayan ne güzel çileli günlerdi... Ve 6 yıllık mücadeleden sonra artık son yazım, 'memuriyetten atılma' yazısı
elime ulaştı. Kendi kendime söz vermiştim,
görevden alınma yazım elime geçtiğinde 'elhamdülillah' diyeceğim diye. Öyle de
oldu; elhamdülillah... Ayrılırken adeta bir bölük arkadaş otobüs durağına kadar
uğurladı, ağlayanlar, sarılanlar, adaletsizliğe söylenenler... Normalde gözü çok sulu olan benim gözümden
bir damla yaş akmadı. Otobüse bindiğimde ve o dramatik ortamdan kurtulup,
otobüsün kalabalığında ama kendi başıma kaldığımda, yanımdakilerin de duyacağı
bir ses tonuyla, ikinci sözümü verdim: Onları beni görevden aldıklarına pişman
edeceğim. Hayatımın en verimli saatlerini, mesai saatlerimi, Senin yoluna
hasredeceğim; bundan sonra Senin için yaşayacağım Ya Rabbi…' Halen bu sözü tutma çabasındayım ve hayatımın bir anında bile (ki benim için asıl imtihanlar
görevden alındıktan sonra başladı ve uzun süre devam etti...) memuriyet
hayatımı bıraktığım için pişman olmadım. Rabbimin yolunda yaptığım bu küçük
fedakarlığın O'nun rahmetini celbetmesinin ümidi ve duasındayım.
Benim için hayat 1994 yılında başladı. Sanki o yıl doğdum. Şimdi sene 2019 ve üzerinden
tam çeyrek asır geçti. 25 yıl. Yaş oldu 45. Nasıl geçti? Bilmiyorum ama 'su
gibi geçti' klişe cümlesi tam oturuyor. Bir taraftan her şey sanki dün gibi;
bir taraftan sanki hep bu yaştaymışım. Karışık duygular... Okumalarla,
anlatmalarla, dinlemelerle, koşuşturmalarla, dertlenmelerle- dertleşmelerle,
hayallerle- hayal kırıklıklarıyla, stresle- huzurla ama olabildiğince heyecanla
ve aktiflikle geçen 25 yıl... Sonsuz şükür. Geçenlerde bir arabanın arkasında
okudum: 'Yaptıklarımdan pişman değilim; aklım yapmadıklarımda...' Aynen öyle.
Elbette yaptığım bazı şeylerden de pişmanım ancak, Allah için yaptığım, Allah
yolunda yaptığım hiç bir şeyden (o şey benim dünyevi anlamda aleyhime olsa da)
asla pişman değilim! Ama yapamadığım veya ihmal ettiğim şeylerden dolayı
üzgünüm.
Bilmiyorum
bunları neden yazdım ama, talebelerime ara ara anlattığım kısa hatıraların
yazılı da kalmasını istedim zannediyorum. Fırsatım olursa ara ara, bu 25 yıldan
bazı anekdotları, hatıraları yazmaya ve paylaşmaya devam edeceğim inşallah.
Yaş itibariyle 28 Şubata şahit olamamış olmamı bir eksiklik olarak kabul ederdim hcm. Ama yazdıklarınızdan ve anlattıklarınızdan anlıyorum ki takvimin kara yaprağı 28 Şubatta takılı kalmış. Bizi ruhen sürmeye çalışıyorlar, gitmeyeceğiz.
YanıtlaSilİnşallah bizedw nasip olur 25 yıllar Hcm
YanıtlaSilŞu an gözlerim yaşlar doldu.. Yaşadıklarımın kokusunu hissettim adeta, yandı içim cız etti Allah'ın emrine isyan edenlere sessiz kalan yığınlara..
YanıtlaSilİyiki seni tanıma şerefine nail olmuşum hocam..
Ben 10 yaşında başımı örttüğümü söylediğimde iç çekişini ve ne kadar şanslısın deyişinizi hiç unutmadım..
Allah sizi çok sevsin
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilİyi ki yazdınız hocam.siz yazın ki bize yolumuzu aydınlatan ışık olsun,yolumuza konacak engelleri aşmada yol gösterice olsun.bende örtünmek için gec kalmışım hatta sizden daha geç ama şimdi şükrediyorum ki sizleri tanıyorum.Allah siZden razı olsun.
YanıtlaSilIyiki yazmışsınız hcm duruşunuz ve azminiz bizi daha çok güçlendiriyor.
YanıtlaSilTüm sevdiklerimizle,tüm değer verdiklerimizle imtihan olacağız. Ta ki Allah'ın ,Rasulü'nün,ve Allah yolunda mücadelenin bizim için en mühim ve vazgeçilmez olduğunu ispat edinceye kadar... Bizi yazınızla aydınlattığınız için saolun.Yüreğinize sağlık...
YanıtlaSilYüreğinize kaleminize sağlık hocam.. Rabbim vazgeçişlerinizi bilmekte ecrinizi kat kat verecektir elbet ...
YanıtlaSilBizi o günlere götürdünüz. Allah razı olsun
YanıtlaSil