Dinamik Din Dinamik Ümmet
İslam dini statik değil, dinamik bir dindir. Dini hayatın
içinde yaşanılması gereken bir hayat tarzı olarak tanımlayan İslam, verdiği
hareket ruhuyla gerek ferde gerekse topluma aksiyon kazandırmaktadır.
Resulullah
(s.a.v.)’a 40 yaşına kadar tefekkürle ve duygusal kalp ile dinamizm kazandıran
Allah (c.c), ilk gönderdiği “Oku, yaradan Rabbinin adıyla, O, insanı bir
alaktan yarattı. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir ki O kalemle yazmayı
öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti.”1
ayetleriyle de düşünsel dinamizm kazandırmıştır.
Kalben ve fikren
ayağa kaldırılan Hz. Peygamber (s.a.v.), daha sonra gelen “kalk ve uyar”2 ayetleriyle de fiilen ayağa kaldırılmıştır.
Şu bir gerçektir ki, kalben ve fikren ayağa kalkmayanların ortaya koyacağı
fiili dinamizm, ya ayağı yere basmayan ya da uzun soluklu olmayan bir dinamizm
olacaktır. Günümüzde pek çok örneğini gördüğümüz “bir dönemlik hizmet adamlığı”
bu sözde dinamizme en bariz örnektir.
“Artık uyku devri
geçti.” buyurarak gaflet halinden hareket haline geçmeyi öğütleyen Hz.
Peygamber (s.a.v.), ümmetini de tevhit ile harekete geçirmiştir. İslam dininin
tevhid ile söze başlaması, bu dinin en önemli muharrikinin “La ilahe illallah”
cümlesi olduğunu gösterir. Tevhidi gerçek manasıyla anlayan bir Müslüman’ın
yerinde oturması mümkün değildir. Çünkü tevhid, insanın işinin, sorumluluğunun,
davasının ne olduğunu ortaya koyan çok net ve sarih bir cümledir. Bugün tevhidi
sadece “Allah vardır ve birdir, Allah yaratandır.” şeklinde anlayıp yerinde
oturanların bu kelimenin gerçek manasına ulaşamadıkları aşikârdır. Çünkü “Allah
vardır’’ anlayışı insanı harekete geçiren bir anlayış değildir. Oysa “Allah’tan
başka ilah (otorite, kanun koyan) yoktur.” inancı insanı yerinde durdurmaz.
“Madem Allah’tan başka ilah yoktur, o halde ilahlık taslayanlarla mücadele
etmek gerekir.’’ diyenler harekete geçer. Toplumun gidişatına bakan, tevhidden
ve Allah’a teslimiyetten uzaklaşan insanlığın uçurumun kenarında olduğunu gören
Müslüman yerinde duramaz.
Tevhid ile
harekete geçen muvahhidin Kur’an ile eğitilmesi, bu dinamizmin disipline
edilmesi için olmazsa olmaz şartıdır. Çünkü Kur’an, dinamik bir din öğretip
dinamik bir Müslüman oluşturmaya çalışırken bu dinamizmi kontrollü bir hale
dönüştürmektedir. “Vasat ümmet” olarak gönderilen bu ümmetin dinamizmde de
ifrat tefrit dengesini koruması şarttır. İslam dini, müntesiplerine disiplinli
dinamizm kazandıran bir din iken, neden ümmet-i Muhammed bu özelliğini
kaybetti? Alparslan Kuytul Hocaefendi bu ümmetin parçalanmasının sebebi olarak
dünya sevgisine işaret eder. Ne zaman ki Müslümanlar cihadı bıraktı, dünyaya
daldı; Allah Birinci Dünya Savaşı ile bizi parça parça etti. Çünkü Allah (c.c):
“Ey iman edenler, size ne oldu da ‘Allah yolunda seferber olunuz.’ emri
verilince dünyanın cazibesine kapılarak olduğunuz yere çakılıp kaldınız.”3 buyuruyor. Aslında dünya, adeta koca bir
bataklık gibi insanı içine çekmektedir ve hareketsiz, ruhsuz bir hale dönüştürerek
insanın hareket kabiliyetini yok etmektedir.
Bugün gerek İslam davasını,
gerekse bir başka davayı omuzlayan insanların ortak özelliklerinden birisi de
dünyanın metaını çok fazla önemsemeyerek çalışkan insanlar olmalarıdır.
Yukarıdaki ayet-i kerimede “hareket”, nefr
kelimesi ile ifade edilmektedir. Nefr, heyecan veren bir işten dolayı bir
yerden bir yere fırlayıp çıkmak demektir. Bu ümmet, kendisine heyecan veren
“İslam Medeniyeti’’ idealini gerçekleştirmek için heyecanla, coşkuyla, hedefine
kilitlenmiş bir mermi şuuruyla harekete geçmelidir. Ebu Said Haraz:
“Teslimiyet, sükûneti olmayan harekettir.” der. Müslüman dava adamı da “kalk”
emrini almış asker gibi, Allah (c.c.) “Otur” diyene kadar oturmayan, mücadeleye
devam eden kişidir.
Bugün İslam davası
için hareket etmeyenler, bir gün hareket mecburiyetinde bırakıldıklarında,
koşsalar da iş işten geçmiş olacaktır.
Birinci Dünya Savaşı’nın akabinde
parçalanmanın sebebi olarak dünya sevgisine işaret eden Alparslan Kuytul
Hocaefendi, bu parçalanmanın hikmeti olarak da koca bir buz dağı gibi
hareketsizleşen ümmetin daha kolay erimesi ve yeniden dinamizm kazanması için
parçalanması gerektiğini vurgular. Dünyaya dalarak kendini adeta büyülenmiş bir
insan gibi hareketsizleştiren ümmet-i Muhammed, bu parçalanma ile yeniden
hareket kabiliyeti kazanmaya başlamıştır.
İşte bu uyanışı, İslam davasının
önderleri iyi değerlendirmek zorundadır.
Rabbanî ve gerçekçi bir çalışma
metoduyla, hareketi doğru mecraya kanalize edip İslam Medeniyeti ideali hedef
olarak gösterilmelidir. Eğer İslam dini, sadece büyük laflar eden, ancak
insanlığı kurtarmak için bir medeniyet kurmayı hedef gösteren bir din olmasaydı
Kur’an-ı Kerim sadece kuru bir teori kitabı, Hz Peygamber (s.a.v.) de ancak
büyük bir teorisyen olurdu. Oysa Allah (c.c), Resulüne “İslam Medeniyeti’’
projesini gerçekleştirmeyi hayatta iken nasip etti. Resulullah (s.a.v.) 23 yıllık peygamberlik hayatında, 27
defa gazveye çıkmış, yaklaşık 50 defa da seriyye göndermiştir.
Bu gayretinin neticesinde kısa bir sürede Arap Yarımadası’nı
fethetmiştir. Böyle bir peygamberin ümmetine yakışan da peygamberi gibi dinamik
bir ümmet olmaktır. Dinamik bir ümmet oluşturmak için daima mücadele eden Hz.
Peygamber, cihadı her meselede başköşeye oturtmuştur. “Müminin ruhbanlığı
cihattır.”4 buyurarak tekarrubun (Allah’a
yaklaşma) dahi cihad ile olacağını vurgular. Hareketsiz münzevi bir hayat
yaşayanın Allah’a yaklaşma hayali gerçekçi olmayacaktır. Kalabalıkların
arasında yalnız kalabilmek, onlarca hizmet meşgalesi içerisinde Allah için
yorulduğunu bilmek, bir insanın hidayet bulması için sarp yokuşu (akabe)
tırmanırcasına nefesini tüketmek, yeni bir insan kazanıldığında, yeni bir
gelişme olduğunda, Allah’ın hâkimiyetinin sağlanacağı ümidini tazelemek kadar
insanı mutlu eden bir duygu yaşanabilir mi? Hasıl-ı kelam, İslam ümmetinin,
İslam’a ve Hz. Peygamber’e yakışır bir dinamizm sergilemesi, bu ümmetin kendini
bulması ve kendine gelmesi için olmazsa olmazdır. Aksi takdirde dibe vuran
onurumuzu ayağa kaldırmak asla mümkün olmayacaktır.
1- Alak, 1-5
2- Muddesir, 2
3- Tevbe, 38
4- EI-Müsned 5/179. Mevari-du’z
Rumeysa Sarısaçlı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder