Solcuların en büyük handikabı siyaset bilmezlikleri. Neyi nerede söyleyeceklerini, neye hangi söylemle karşı olmaları gerektiğini bilmiyorlar. Tüm bu temel bilmezlikleri, onları bir halk hareketi olmaktan fersah fersah uzaklaştırıyor. İnsanlar onları görünce uzak durmaya çalışıyor. Bu bilmemezlikte en büyük payı din ve dindarlar alıyor. Sol kesim, bir hakkı savunacağı zaman işin içine mutlaka dine yergiyi, dini değerleri aşağılamayı koyar. Oysa onlar ister kabul etsin ister etmesin, insan manevi yönü olan, buna ihtiyaç duyan bir varlıktır. Bu durum zayıflık değil, yaratılıştan kaynaklı bir gerçek ve insana insan olduğunu hatırlatan bir özelliktir. Fıtrata yerleştirilen bu özellikten dolayı insanların çoğu bir inanca sahiptir. Bizim ülkemizde bu inanç İslam’dır. Dolayısıyla bu ülkede hiçbir hareket, parti, dernek veya müstakil bir konuyu, bir problemi ortaya koymak için bir araya gelen, direnen bir topluluk, dine, dinin sembollerine, manevi değerlere saygısızlık yaparak taraftar toplayamaz, haklılığını ispatlayamaz.Halkı arkasına alamaz; sadece elitist, marjinal veya akademideki bazı solcuları arkasına alabilir. Oysa hiçbir hareket halkın desteğini almadan başarılı olamaz.
Boğaziçi Üniversitesinde rektör değişikliğine direnen
kimseler, mecbur muydu LGBT bayraklarının dalgalanmasına, derneklerinin boy
göstermesine izin vermeye. Veya bu mücadeleyi verenler İslam dininin
kutsallarına saldırmayı marifet addeden kimseleri içlerinde barındırmadan veya
böyle şeyler yapanları önce kendileri kınayarak daha samimi olamazlarmıydı? Böyle
yapsalardı davalarına bir halel mi gelirdi? Yoksa gezi parkındaki mantıkla; ‘mesele
rektör ataması değil sen daha anlamadın mı’ diyecekler. Şayet böyle yapıp,
konuyu mecraından saptırırlarsa, ne üniversite ne de ülkenin içinde bulunduğu hak-hukuk tanımaz uygulamalar konusunda bir sonuç elde edebilirler.
Yaptıkları açıklamalardan, tüm bunları ‘fikir hürriyeti’
kapsamında değerlendirdiklerini anlıyoruz. Oysa başkalarının kutsalına saldırı fikir
özgürlüğü olamaz. Fikir özgürlüğünün de bir mantığı olmalı. Serkeş ve tarafgir
bir özgürlük anlayışı toplumsal düzeni hepten bozar ve asgari müşterekte dahi bir araya
gelememeyi sağlar ki bu bölünmüşlük bir toplumun felaketidir.
Anladığım kadarıyla birileri Boğaziçi direnişini kırmaya, birçok
insanın nazarında haklı olan mücadelelerinde haksız konuma düşmelerini
sağlamaya çalışıyor. Bu direnişi gerçekleştirenler eğer bu halkın veya kendi
içlerinde bulunan dindar talebelerin manevi değerlerini ayaklar altına
alırlarsa, bu işin sonucu fayda olmadığı gibi tam tersi çatışma olur. Ve bu
çatışmadan kimse kazançlı çıkmaz
Sonuç olarak Kabe kutsalımızdır, canımızdır. Bu anlamda en
ufak bir saygısızlığa tepkimizi gösteririz!... Liyakatsiz atamalar konusunda tepki
gösterme gerekliliği ise elbette aşikardır